Nezaket Sultanı
Hz. Enes b. Mâlik radıyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Peygamber aleyhisselâm’a on yıl hizmet ettim. Bu süre zarfında bana bir kere bile ‘öf’ demedi (en küçük bir azarını bile işitmedim). Yaptığım bir şeyden dolayı, ‘Onu niçin öyle yaptın?’; yapmadığım bir şeyden dolayı da, ‘Onu niçin yapmadın?’ demedi (Beni eleştirip rencide etmedi).”
(Buhârî, Edeb:39; Müslim, Fedâil:13)
Rabbimiz (c.c) şanlı Kur’ânında, Sevgili Elçisi’ni (s.a.s) överken, “Muhakkak ki sen yüce bir ahlâka sahipsin.” buyurmaktadır.[1] Bu öyle muazzam bir ahlaktır ki, sahibini asaletin ve nezaketin zirvesine kanatlandırmıştır. Çocukluğundan itibaren yanında kalan Hz. Enes’e (r.a), on sene boyunca hoşgörüyle muamele edip hiçbir eleştiride bulunmaması bu asalet ve nezaketin en güzel örneklerindendir.
En Sevgiliden Nezaket Tabloları
İki Cihan Güneşi’nin nezaketine dair eşsiz örnekleri, çevresindeki yıldızların gözünden seyredelim:
Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (yolda) bir adama rastlayıp da onunla konuştuğu zaman, adam dönüp gidinceye kadar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi ve adamla tokalaştığı zaman, adam elini çekinceye kadar O, mübarek elini adamın elinden çekmezdi. Hiç bir zaman O’nun mübarek dizleri de yanında oturan adamın dizlerinden ileride görülmemiştir.”[2]
İşte Nezaket Sultanı! Öyle bir insan ki, davranış tarzıyla muhatabını kırmak bir yana en küçük bir burukluk duymasını bile önlüyor ve ona özel olduğu hissini veriyor. Konuşurken bütün içtenliğiyle muhatabına yöneliyor, samimiyetle elini sıkıyor ve otururken bile yanındakiyle bedenini aynı hizada tutarak gönül iletişimini sürdürüyor.
Hz. Abdullah b. Hâris (r.a) anlatıyor:
“Ben Rasûlullah’tan (s.a.s) daha çok tebessüm eden hiçbir kimse görmedim.”[3]
Hz. Cerîr b. Abdullah (r.a) anlatıyor:
“Müslüman olduğumdan beri Rasûlullah (s.a.s) beni yanına girmekten alıkoymadı (kapıdan geri çevirmedi) ve beni gördüğünde mutlaka gülümsedi.”[4]
O gülümseyince gül yüzünde güller açardı. Sımsıcak tebessümüyle buzları eritir, kışları bahara erdirirdi. O Müstesna Güzel (s.a.s) çoğu kere daha konuşmadan önce, eşsiz nezâketi ve güven veren gülümsemesiyle muhatabının gönlünü fethederdi.
Hz. Abdullah b. Amr (r.a), Atâ b. Yesâr (rh. aleyh) yoluyla bize Rasûlullah’ın Tevrat’ta da geçen özelliklerini anlatıyor:
“…O, katı kalpli ve kaba biri değildir. Çarşı pazarda bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, bilakis affeder ve bağışlar…”[5]
Hz Ali (r.a) anlatıyor:
“Rasûlullah aleyhisselâm’dan bir şey istendiğinde, o da bu şeyi yapmayı istediğinde ‘tamam’ derdi. Yapmak istemediği bir şey karşısında ise susar, cevap vermezdi. Onun kendisinden istenen bir şey için ‘hayır’ dediği olmamıştır.”[6]
Buna göre Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), insanların isteklerine olumlu bir karşılık veremeyeceği durumlarda susup cevap vermeyerek muhatabını kırgınlık ve öfkeden alıkoymuş ve düşünmeye sevk etmiştir. İnsanlar böyle anlarda karşılarındaki kişiyle empati kurarlar ve rencide olmadan isteklerinden vazgeçebilirler.
Hz. Abdullah b. Ömer (r.anhümâ) anlatıyor:
“(Bir defasında) bir adam üç kez Rasûlullah aleyhisselâm’a seslendi. Allah Rasûlü (s.a.s) adamın her seslenişinde ona, ‘Lebbeyk! Lebbeyk!’ (Buyurun! Buyurun!) diye cevap veriyordu.”[7]
Bu davranışı O’nun sabır, tevazu ve nezâketi bir araya getirdiğinin göstergesiydi. O’nun dışında, nezaketiyle tanınan her hangi bir insan, kibarlığı sabrıyla imtihan edildiğinde sabrıyla birlikte nezaketini de rahatlıkla bir tarafa atabilirdi. Fakat O başkaydı. O’nu âlemlerin Rabbi olan Allah bizzat terbiye etmişti: “Beni Rabbim eğitti. Hem de ne güzel eğitti.”[8]
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), zikrettiğimiz şu birkaç örnekten de anlaşılacağı üzere, her konuda olduğu gibi nezaket konusunda da biz ümmetine en güzel örnektir. Bizzat yaşayarak ve hadisleriyle yol göstererek bize edebi, nezaketi O öğretmiştir. Kur’ân-ı Kerim’den ilgili ayetler, hadis kitaplarından özellikle selamlaşma, izin isteme ve her türden insanî faaliyet ve sosyal ilişkiyi İslâmî sınırlar içinde gerçekleştirmeyle ilgili hadisler nezaket konusunda Efendimizin rehberliğini en güzel şekilde yansıtmaktadır.
Rasûlullah’ın Eşsiz Nezaketinin Temelleri
Sevgili Peygamberimizin nezaketinin temelinde, Onun son derece yüksek empatisi, ileri düzeydeki yumuşak huyluluğu ve benzersiz affediciliği vardır. Ayrıca hayâ duygusunun zirvede oluşu da Onun nezaket dışı davranışlarda bulunmasına mani olmuştur.
Nezaketle İlgili Altın Prensipler
Sevgili Peygamberimiz nezaketle ilgili olarak öyle prensipler getirmiştir ki bunlar sosyal hayatımızda sevgi, saygı ve kardeşlik duygularımızı yüceltmeye; kin, nefret, haset ve düşmanlığı engellemeye son derece yardımcıdır. Pratik bazı eylemlere yönlendiren bu prensiplerden bazılarına değinelim. Mesela bir hadiste Peygamberimiz aleyhisselâm, “Üç kişi bir arada olduğunuzda, iki kişi üçüncüyü bırakarak kendi arasında fısıldaşmasın. Çünkü bu onu üzer.”[16] buyurmuştur. Buna göre üç kişinin olduğu bir yerde iki kişinin fısıldaşarak; ya da üçüncü kişinin anlamadığı bir dilde konuşması nezakete aykırıdır. Konuşmanın nezaketi olduğu gibi dinlemenin de bir nezaketi vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), uygunsuz olmadıkça konuşanın sözünü kesmez, onu sabırla dinlerdi.[17] Hatta bir şey söylemek için ağzını kulağına yaklaştıran bir insan başını geri çekmedikçe kulağını ondan uzaklaştırmazdı.[18] Buna göre konuşanı, sözünü bitirinceye kadar dinlemek ve sözünü kesmemek sünnettir.
Nezaketle ilgili birkaç hadisi daha zikretmek istiyoruz. Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdular:
“Herhangi biriniz oturmak için bir başkasını asla yerinden kaldırmasın. Ancak ona yer açınız, yer veriniz.”[19]
“Bir kimsenin izinlerini almadan iki kişinin arasına girip oturması doğru değildir.”[20]
“İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allah’a da şükretmez.”[21]
“Din kardeşinle münakaşa ve mücadele ederek çekişip durma. Ona kırıcı şaka yapma ve onunla alay etme. Ona yerine getiremeyeceğin bir şey hakkında söz verme.”[22]
“Karşılaştıklarında binitli olan yaya olana, yürüyen oturana, sayıca az olanlar çok olanlara, ‘yaşı küçük olanlar büyük olanlara’ selam vermelidir.”[23]
“Hiç biriniz arkadaşının eşyasını ister şaka, ister ciddi olarak almasın. Herhangi biriniz arkadaşının baston (gibi değersiz bir eşyasını bile) alırsa hemen ona geri versin.”[24]
Her konuda olduğu gibi nezâket konusunda da Allah ve Rasûlü’nün çağrısına uymak bize hayat bahşedecek, ruhsuz ve ölü hayatımızı diriltecektir: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve Rasûlü’nün çağrısına uyun. Hem bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz diriltilip O’nun huzurunda toplanacaksınız.”[25]
[1] Kalem Sûresi 68/4.
[2] İbn Mâce, Edeb 21 No:3716
[3] Tirmizî, Menâkıb 21
[4] Buhârî, Cihad 162; Edeb:68; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 134
[5] Buhârî, Buyû 50; Tefsir, Fetih 3
[6] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, IX, 13
[7] İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu’l-Âliye, Menâkıb15 Hadis no: 3854
[8] Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, Hadis no:310
[9] Bir hadiste Peygamber Efendimiz, “Sizden hiç biriniz, kendisi için istediğini (din) kardeşi için de istemedikçe (gerçek) mü’min olamaz.” buyurmuştur. (Buhârî, Îman 7)
[10] Dârimî, Mukaddime 1 Hadis no:2
[11] Âl-i İmran Sûresi 3/159.
[12] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Dâru’l-Fikr, Beyrut,1994, I/360
[13] A’raf Sûresi 7/199.
[14] Buhârî, Libas18; Humus19; Edeb 68
[15] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, IX, 17
[16] Buhârî, İsti’zan 47
[17] Tirmizî, Şemail Hadis no:291
[18] Ebû Dâvud, Hadis no:4794
[19] Buhârî, İsti’zân 31; Müslim, Selâm 29
[20] Ebû Dâvûd, Edeb 21
[21] Ahmed, V, 211
[22] Tirmizî, Birr 58
[23] Buhârî, İsti’zan: 5 ve 7; Müslim, Selâm. 1
[24] Ebû Dâvûd, Edeb 85
Comments